27 Kasım 2014 00:51

Ulus devlet-Kürt devleti

Ulus devlet-Kürt devleti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ulus temelli devlet olgusuna 1789 sonrasında rastlıyoruz. Uluslaşma daha çok feodalizmden kapitalizme geçiş süreci ile bağlantılıdır. Bu aynı zamanda egemenlik ilişkisini gündeme getirir. Ulus, günümüzde de yaygın olarak etnik temelli olarak anlaşılıyor ve tanımlanıyor. Kültürel boyutlu tanım henüz güçlenmiş değil. Fakat ulusun vatandaşlık üzerinden tanımı demokratiktir ve dünyadaki demokratikleşme çabaları yoğunlaştıkça ve kendisini hissettirdikçe güçlenmekte olan eğilimin bu olduğunu söyleyebiliriz. Biz geçmişte yazdığımız sosyal devlete dair yazılarımızda ticaret devriminin hukuk devletini, sanayi devriminin de sosyal devleti doğurduğuna işaret ediyorduk. Uluslaşma ve ulus devlet açısından da sanayi devriminin büyük etkisi bulunmaktadır.
Şöyle bir anlayış var: Ulus devlet çağı sona ermiştir. Dolayısıyla ulus devlet fikri de…
Ben öyle düşünmüyorum. Olgularla çelişiyor bu tespit.
Ulus devlet çağı sona ermemiştir. Dünyadaki trend de , “sona ermiştir” tezini değil tersini doğrulamaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya bağımsız Devletler Topluluğu üyesi 15 devlet çıktı. Bunlara daha sonra eklenenler oldu. Şu anda Rusya Federasyonuna dahil 100 civarında özerk yapılar var. Rusya dünyanın en geniş coğrafyasına sahip. Yugoslavya etnik ulus temelli olarak 7 ayrı devlete ayrıştı. Çekler ve Slovaklar barışçıl bir biçimde ayrı devlet oldular. Ama AB şemsiyesi altındalar. Bunlar ‘90’lı yılların olguları.
Akıllarda taze bir referandumun izleri olmalı. İskoçlar bağımsızlık referandumunda bağımsızlığı reddettiler. Avrupa’nın pek çok ülkesinde, İspanya, Belçika, Fransa, İtalya etnik temelli ulusların hak talepleri var. Afrika’yı, Asya’yı unutmayalım. Belirttiğim gibi, ulus devletler çağı henüz kapanmış değil.
Peki Kürtler söz konusu olduğunda ne demeli?
Kanımca Kürtler de diğer uluslar gibi bir gün devletlerine kavuşacaklar. Nerede kurulacak bu devlet? Haklı bir soru. Dört ayrı devlete dağılmış bir Kürt nüfustan söz ediyoruz ve farklı siyasal rejimlerde yaşamakta oluşlarından.
Başbakan, bir ara, “Kürtlerin devleti T.C.dir” demişti. Bir temenni olmalı…
Türkiye’den bakınca şöyle görüyorum: Türkiye Kürt sorununu tam hak eşitliğine dayalı demokratik cumhuriyetle çözebilir. Bugün için çok radikal görülebilir ama, Türkiye ve Kürdistan Cumhuriyeti gibi isim değişikliği ile veya  iki resmi dilin varlığı halinde, Kürtlerin ulus devlet talebi karşılanmış olur diye düşünüyorum.
Diğer bütün seçenekler özerklik gibi, özerklik olmadan, üniter yapı içerisindeki demokratik ülke olarak nitelenmeye layık ilerlemeler, sorunun söz gelimi 50 yıl 100 yıl ötelenmesine yol açar. Bu kötü müdür? Hayır, kimse için kötü değildir. Çünkü demokratik kültür yerleştikçe, standartlar kök saldıkça tıpkı İskoçya’da olduğu gibi 50-100 yıl sonra Türkiye’de de referandumlar yapılabilir, başka barışçıl ve demokratik yollar da bulunabilir... Çekler ve Slovaklar gibi de olur ya da halkların üstün iradesi o şekilde tecelli eder ki “Biz ayrılamayız” derler. Bu sonuca kimse de bir şey diyemez. Önemli olan halkların özgür iradeleridir. Bu iradenin ortaya çıkacağı demokratik zeminlerin olmasıdır. Türkiye’nin sorunun barışçıl çözümüne yönelik ilerleyişidir. Bu konuların demokratik bir şekilde tartışılabilmesidir. Kimsenin fikrini söylemesi ve barışçıl örgütlenmelere gitmesi nedeniyle burnunun kanamamasıdır.
Bütün bu nedenlerle, çözüm ya da barış sürecinin, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüne doğru atılmış çok önemli bir adım olduğuna  inanıyorum.
Hayal bu ya: Mesela, Irak Kürdistan devleti ile ve Rojava kantonları ile değişik formatlarda -AB örneğinde olduğu gibi- bir büyük şemsiye altındaymışız. Sınır-mınır kalmamış…
Çok mu garip?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa